20 Kasım 2010 Cumartesi

GÜL’tenim

            Bugün en küçük halamın ölümünün üzerinden tam bir yıl on yedi gün geçmiş oldu. Eniştem mezarlığa ziyaretine gidiyordu, yanına aldığı toprağa gömülü gül ağacı dikkatimi çekti. Belli ki kaybettiği eşinin mezarına dikmek için almıştı onu. Acaba dedim kendi kendime ona hayattayken hiç gül ya da herhangi bir çiçek almış mıydı? Nedense hiç ihtimal vermedim. Zor bir hayatı olmuştu Gül’tenin. 51 yıllık yaşamının son aylarına kadar çalışmıştı her emekçi Anadolu kadını gibi ve hak edememişti adında doğduğundan beri taşıdığı Gül’den. Gerçi o isim de o doğmadan önce henüz altı yaşındayken kardeşleriyle oynarken yanarak ölen ablasından mirastı ona. Neyse sonunda Gül’tenim bir gülü hak etmişti hem de bir dal değil koca bir gül ağacını. Nasıl olmuştu bu? O amansız hastalık onu sevdiklerinden zorla kopardığından mı artık hakkıydı koca bir gül ağacı yoksa geç kalmış bir itiraf bir ilan-ı aşk mıydı?
            Neden sevdiğimiz insanlara vefamızı, sevgimizi, aşkımızı, dostluğumuzu göstermekte bu denli geç kalıyoruz? Ben yarın ilk iş hatta şimdi sevdiğim herkese onları ne kadar sevdiğimi yazacağım. Siz de durmayın bir şeyler yapın. Hiç olmazsa benim yaptığım gibi sevdiğinizi söyleyin geç kalmadan. Yarın belki hiç olmayacak. Ya da belki yarın onlar olmayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder