12 Aralık 2010 Pazar

Eski Kelimesini Başına Koyamadığım Sevgili

           Senin kadar kimse iz bırakamadı, şimdi ondan belki hala adının başına eski kelimesini koyamayışım. Güzelliklerin neredeyse hepsi senin hayatıma girdiğin gün geldi ve gittiğin gün seninle beraber çıkıp gittiler evimden. Ettiğim vedanın tamamı sana değildi, getirdiğin güzelliklereydi bir kısmı. O gün, veda günü dünya ile birlikte tüm hayallerim başıma yıkılmıştı. Ne büyük acıydı, şimdi yalnızca anımsamak bile içime inceden bir sızı bırakmaya yetiyor. Sonra aylarca ağlak ağlak dolandım(yanlış kullanmadım aylak demiyorum). Yürek acısını duymamak için yeni yeni acılar icat ettim kendime. Ama hiçbiri senden kalan acının eline su dökemedi. Aylar geçti, şimdi alışmış buldum kendimi sesini duymamaya, yüzünü görmemeye, ellerini tutmamaya, nefesini hissetmemeye, soğuk gecelerde kendimi ısıtabilmeye yani kısacası sensizliğe. Şimdi rahatlıkla söylüyorum; inan ben hayatımda hiç kimseyi senin kadar özlemedim, hiç kimseyi bu kadar sabırla beklemedim ve hiç kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim. Hiçbir insanın gülüşü seninki kadar mutlu etmedi ve hiç kimse canımı yakamadı senin kadar. İşte o canımdaki üçüncü derece yanıkların acısından bekleyişim geri gelir iyileştirirsin diye. Çünkü biliyorum senden başkası iyileştiremez yaralarımı. Bilmeni isterim ki ağır yaralarıma rağmen ne kızgın ne de kırgınım sana, affa tabi oldun çoktan. Biliyorum, benim de sende izlerim kaldı en derininden, sen de benim kadar dibe vurdun, benim kadar uğraştın hıçkırıklarını bastırmaya gece yarıları. Ben şimdi zorlanırken ikimizin konu olduğu bir yazıyı bitirmeye sen ilişkimizi bitirmiştin aylardan Ocak'tı günlerden Cumartesi.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Aşkın Yara İzleri

        Hayatınıza kısa süreliğine de uğrasa biri mutlaka derin izler bırakır kendinden. Alışkanlıklar bırakır bazen gönüllü bazen gönülsüz. Buna karşı koymak gibi bir lüksünüz de yoktur aslında.
     
     O gittiğinde özlersiniz en basit yaşanmışlıkları. Ellerinin sıcaklığını, uykuya dalarken onu izlemeyi, omzuna yaslanmayı, saçlarıyla oynamayı, birlikte kahkahalar atmayı, gelişini beklemeyi ve bazen de gözlerinde kaybolmayı özlersiniz.
      İlk zamanlar baş etmesi zordur ama yalnız değilsinizdir. Diğer bütün aşk hikayeleri gibi sizin aşk hikayeniz de mutlu sonla bitmemiştir. Sizin yaşadıklarınızı yaşamakta olan milyonlarca insan vardır, bilirsiniz ve bu hiç tanımadığınız, özlemekten muzdarip insanların acıları ancak yüksek dozda kullanıldığında etkisini gösteren bir ağrı kesici olur çıkar sizin için.
      
     Sonra "zaman" çıkar sahneye. Nasıl varlığına alışmışsanız aynı yöntemlerle yokluğuna alıştırır zaman sizi. Önce seyrekleşir sancılar, kaybolmaya yakın nükseder sızlar için için, sonrasında hepten kaybolur gider. ,
  
     Ne var ki en küçük yaraların bile izleri kalır mutlaka. Ve ne kadar çok yara iziniz varsa o kadar büyümüşsünüz demektir.

2 Aralık 2010 Perşembe

Birbirimizi Büyüteceğiz

       Sen ve ben, ikimiz tutunacağız bu hayata, tutunup en sağlam yerinden direneceğiz.
      
        Vazgeçmek yok, herkese ve herşeye inat sen beni, ben de seni yaşatacağız.
 
        Belki reddedileceğiz, kusurlarımız birer birer yüzümüze haykırılacak belki. Ama ezilmeden, ezmeden ve umursamadan kimseyi onurumuzla güzel günlere yürüyeceğiz.

       Düşler kuracağız ve düşmeden düşlediklerimize varacağız.
  
      Sen benim yaşanmamış çocukluğum olacaksın bense senin eksin bırakılan herşeyin.
    
      Sen benim üzerimde kalan lekeleri temizleyeceksin ben de senin doğuştan olan yaralarını iyileştireceğim.

      Herşeyden çok da birbirimizi büyüteceğiz.