20 Kasım 2010 Cumartesi

Aşkın İlk Hali

Seni ilk görüşüm 1995 senesinin Ocak ayına rastlar. Hala belleğimde capcanlı duruyor. Simsiyah saçlarının savruluşu, ışıl ışıl siyah gözlerin, umarsız dimdik başın, herkesi kıskandıran dudakların, çenendeki benin, hepsi aklımda. Adını bile bilmiyordum. Çocuktum ve bir o kadar büyük bir aşık. Seni görmemeye tahammülüm yoktu. Her gün seni göreceğimi düşünerek büyük bir mutlulukla giderdim okula, belki de senin sayende daha da çok sevdim okulu. Karşılaştığımızda elim ayağım birbirine dolanır, dizlerim bağı çözülüverir, kalbimse sığmaz olurdu göğüs kafesime. Yıllar geçti böyle… Umut kırıntısı bile olmaksızın. Oysa inanıyordum yeterince çok sevdiğim ve sabırla beklediğim takdirde senin sevgimi karşılıksız bırakmayacağına. Çocuktum işte masallara inanan, ne bekliyordun ki. Bu yanılgıyla tam yedi yıl geçti. Üniversiteye başlamıştım, çocukluğu ve seni bir kenara bırakıp başkalarına aşık olmayı denedim oldum da. Yine de bırakmadım seni merak edip tanıdıklardan haberini almayı. Bir gün evlendiğini söylediler. Üzüldüm sadece, sadece üzüldüm, o kadarcıktı. Yıkmadı, hatta sarsmadı bile bu haber. Ee zamanı gelmişti artık deyiverdim. Birkaç yıl sonra da bebeğinle fotoğrafını gördüm. Kızın olmuştu. Gözlerindeki mutluluk beni bile mutlu etmeye yetecek kadar güçlüydü. Ben de üzerime düşeni yapıp mutlu oldum. Şimdi hiçbir şey hissetmiyorum sana desem yalancı olurum; aşk değil belki ama henüz isim buladığım başka bir şey bu. Sen hala kapanmayan yarasın içimde kimselerin görmediği ve kayıtlarda adın “ilk aşk” olarak geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder